ANA HATLARIYLA HADİS
İsmail Lütfi ÇAKAN
Genel Değerlendirme:
Hadisin
türleri, hadisle ilgili bazı terimler, hadisin yapısı, hadis ilminin
özellikleri ve bu ilmin gelişmesindeki faktörler, hadis ilminin başlangıcından
bu zamana kadar geçirdiği devreler anlatılıyor. Hadis konusunda tatmin edici
bir kitap.
GİRİŞ
Hadis
Kültürünün Temel Noktaları
Allah(c.c.) insanları ve cinleri kendisine kulluk
etsinler diye yaratmıştır. İnsanoğlu mükemmel ve mükerrem bir varlık olmasına
karşılık, ilahi emir ve yasakları doğrudan doğruya alacak yapıya sahip
değildir. Bu yüzden Allah(c.c)insanlar arasından seçtiği nebi ve resulleri
Rab-Kul irtibatını sağlamak, emir ve yasaklarını onlara iletmekle
görevlendirmiştir. Cebrail (a.s) adlı melek ile Allah(cc) Peygamber irtibatı
sağlanır ve peygamber gelen vahyi insanlara aktarır.
Vahiy genel kavramlar ve genel ifadeler ortaya
koyduğu için her zaman kolay anlaşılmaz. Çoğu kere de teferruatlı bilgi vermez
ve yoruma açık duruma gelir. O halde insanlar bu şekilde yoruma açık
bilgilerden nasıl kesin hüküm çıkaracaklar, nasıl bu bilgilerden istifade
edecekler ve emir ve yasakları insanla anlatmada nasıl sorumlu tutulacaklar.
İşte Hz. Peygamberin Kur’an gerçeklerini
yorumlanamaz hale getirmek anlaşılmayan konuları genel hükümlere bağlamak için
söylediği sözlere Hadis denir.
Hz. Peygamberin yaptığı açıklama herhangi birinin
yaptığı açıklamaya benzemez. Zira O’nun yaptığı açıklamaların kabul edilmesi
gerektiğini ve bağlayıcı olduğunu Kur’an-ı Kerim’in yüce ayetleri beyan
etmektedir.” Allah ve Resulü bir konuda hüküm verdimi, artık hiçbir mü’min erkek ve
kadın için o konuda muhayyerlik yoktur. Kim Allah ve Resulüne Karşı gelirse,
apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.(el-azhap 36)
İşte bu noktadan hareket edersek Hz.Peygamber
(s.a.v) Kur’an-ı kerimin ilk ve en yetkili müfessiridir.
Hadis alimleri çoğu zaman hadis ve sünneti aynı
anlamda kullanmışlardır.
Sözlü Hadis
Fiili Hadis
Açık Takriri
Zımmi Takriri
Kudsi
Hadis: Kur’an-ı
Kerimde olmamakla beraber Hz.Peygamberin “Allah(cc) şöyle
buyurmaktadır”şeklinde söylediği sözlerdir. Bu hadisler genellikle Allah(cc)
büyüklüğü, ihsan ve rahmetini anlatan hadislerdir.
Hadisin
Yapısı:
Hadis yakından tetkik edildiği zaman 2 ana kısımdan
oluştuğu gözükür.
1-Sened:
Biri diğerinden olmak ve nakletmek suretiyle hadisi rivayet eden kişilerin
Rasulullah’a kadar sayıldığı kısımdır. Hadis rivayet edenlere ravi, bu işe
rivayet, rivayet ettikleri hadise de mervi denilmektedir.
Sened daha çok hadis uzmanları için, hadisin
sıhhatini öğrenmek açısından önemlidir.
2- Metn:
Senedin kendisinde son bulduğu son kısımdır.
Hadislerin
Sayısı: Aslında hadis
kültürü açısından bu konunun bilinmesi önemlidir. Ancak hadislerin sayısını
kesin kes bilmek mümkün değildir. Şu kadarını söylemek gerekir ; bugün elimizde
mevcut kitaplarda en çok hadis ihtiva eden kitap Ali el-Mütteki’nin Kenzil Ummal’ıdır(65.000 hadis) .Suyuti ise elde
ettiği bütün hadisleri toplamak için uğraşmış Cev-ül Cevami adını verdiği
eserinde 100.000 hadis toplamış ve tamamlayamadan vefat etmiştir.
Hadislerle
İlgili Bazı Terimler
Sahih
Hadis: Resulullah
(s.a.v) ait olduğuna teknik açıdan herhangi bir şüphe ve tereddüt bulunmayan
hadis demektir.
Hasen
Hadis: Adalet
cihetiyle sağlam olmakla beraber zabt yönünden bazı zaafları bulunan ravi yada
ravilerin bulunduğu senede sahip olan hadistir.
Zayıf
Hadis: Hadis
ravileri, sahih ve hasen hadis ravilerinin vasıflarını taşımayan hadislerdir.
Mevzu
hadis: Uydurulmuş ve
hadis diye ortaya atılmış sözdür.
I.
BÖLÜM
HADİS İLMİ ve BAZI
ÖZELLİKLERİ
A-Rivayetü’l Hadis İlmi: Peygamberimizin sözlerini, fiillerini,
takririlerini ve hallerini, bunların rivayet ve zabt edilişini gösteren
ilimdir. Bu ilim dalı hadis naklinde hatadan uzak kalmak temeli üzerine
yapılmış çalışmaları sergilemektedir:
B- Dirayetü’l Hadis İlmi:Sened ve metn durumlarını anlamaya imkan veren
kaideler ilmidir. Bu ilmin amacı Peygamberimizin (s.a.v)hadislerini
karıştırılmaktan, tedlisten ve iftiraya uğramaktan korumaktır. Bu ilim
sayesinde:
- İslam dininin tahrif ve tebdilden korunması tam
olarak sağlanmıştır.
- Tespit ettiği kaideler, hadis rivayetinde gerekli
titizliğin gösterilmesini sağlamıştır.
- Zihinleri hurafeden arındırmakta büyük faydalı
sağlamıştır.
C- Hadis
İlminin Gelişmesini Sağlayan Sebepler
1- Tebliğ Görevi:
Hadis ilmi ve branşlarının oluşması ve gelişmesi,
şüphesiz Hadisin İslam sistemi içindeki yerine ve önemine bağlı olarak tebliğ
görevi zaruriyetinden kaynaklanmıştır. Ashab-ı Kiram efendilerimiz gelen vahyi
öğrenmek için gösterdikleri iştiyak, unutulmamalıdır ki daha çok onu yaşama ve
onunla amel etmek içindir. Bilginin unutulmaması içinde uygulamaktır. İşte
günümüz müslümanı ve arı saadet müslümanı arasındaki en büyük fark budur
Hz. Peygamberin tebliğini öğrenen ve amel olarak
işleyen ashab için en zevkli iş, öğrendiklerini bir başkasına anlatmak, böylece
sünnetin yayılmasına ve yaşanmasına yardımcı olmaktı.
Kuran’ın müslümanlar tarafından iyice
anlaşılmasından sonra hadislerin yazılmasına müsaade edilmesi, herkesin
bildiğini birbaşkasına tebliğ etmesine dair ilk müslümanlar arasındaki
alışkanlık ve Hz. Peygamberin konuya ait teşvik ve tavsiyeleri hadislerin
müslümanlar arasında sözlü-yazılı nakledilmesi gibi bir ilmi faaliyeti başlatan
ve nesiller boyu sürdüren gerçek sebep olmuştur.
2- Peygambere
Yalan İsnad Etmeme Dikkati
Hadis ilimlerinin doğup gelişmesine vesile olan bir
başka husus Resulullah’ın “Bile bile her kim bana isnad ederek yalan
uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın” şeklindeki tehdididir. Bir
başka ifade ile Hz. Peygambere söylemediği bir sözü isnad etmeme dikkatidir. Bu
tehdit hadis uyduranları tamamen önleyememişsede bunları engelleyen bir sebep
teşkil etmiştir. Çünkü hadisin sahihini zayıfından ayırt etmeye imkan verecek
ilmi tedbirlerin alınmasını başka bir ifade ile yeni ilim dallarının
gelişmesini sağlamıştır.
Sahabe efendilerimiz üzerinde yukarıda zikredilen
hadisin etkisi çok fazla
olmuştu. Birçok sahabe hadis rivayet temekten
kaçınmıştır. Bunun sebebi tebliğ yapmaktan kaçmak değil Peygamberimizin bu
tehdidiyle karşı karşıya gelmemektir.
Her sahabi efendimizin rivayet ettiği hadis
sayısında haliyle faklılıklar vardır. Bunun birçok tabii sebebi vardır. Şu
unutulmamalıdır ki ashab-ı kiramın sünnet bilgisi rivayet ettiği hadis
sayısıyla ölçülemez.
Hadisler
Kelimesi Kelimesine Aynen Rivayet Edilmiştir
Lafzan (kelimesi kelimesine aynı) rivayet edilmiş
olmak, mana olarak rivayet edilmiş olan hadise tercih sebebidir. Ancak gerek
sahabi efendilerimiz gerek sonraki nesilden ravilerin çoğunlukla hadisleri
manen rivayet etmiş oldukları bir gerçektir. Aslında bu konuda Hz. Peygamberin
bizzat izni vardır “Manayı bozmadığınız,
helali haram, haramı helal kılmadığınız sürece hadisi mana olarak rivayet
etmenizde bir sakınca yoktur” Bu müsaade hadis rivayetini lafzi olması
mecburiyetinden kurtarmış ve mananın bozulmaması kaydına bağlamış, öylece işi
oldukça kolaylaştırmıştır.
Hadisi mana ile rivayet edebilme imkanına rağmen
sahabe öteki nesillerden ravilerin hadis rivayetinde gösterdikleri dikkat ve
titizlik onların bu konuya verdikleri önemi gösterir.
Bugün artık kimse manen hadis rivayet etmeye
kalkışamaz. Kitaplara geçmiş lafızlara kullanmak zorunluluğu vardır.
D-Keşfedilen
Medoloji: İsnad Sistemi
İsnad, hadisi ilk söyleyene yükseltmek yani bu
irtibatı sağlayan ravileri sırasıyla ve haddesena, enbeena, ahberena, an, enne
gibi rivayete mahsus terimlerle saymak demektir. İsnadın zıddı irsaldir. İrsal,
hadisi arada vasıta olmasına rağmen vasıta yokmuş gibi doğrudan söyleyene ulaştırmak
demektir.
İsnadı “ medar-ı ilmi hadis “( hadis ilminin
üzerinde döndüğü temel ) diye tanımlamışlardır. Nitekim Abdullah İbn Mübarek de
“İsnad dindendir .Eğer isnad olmasaydı
her rasgelen aklına eseni rivayet etmeye kalkışırdı”demiş hadis ilminde her
şeyin sağlam temel üzerine oturtulduğunu ifade etmiştir
İsnadın hicri I.asrın ikinci yarısında yavaş yavaş
aranmaya başlanması sonucunda daha çok tabiilerce ve az da olsa sahabilerce
hadislerin tahkiki ve Resulullah dan duyandan duymak maksadıyla “rıhle” denen
ilim yolculukları başlatılmıştır. Ebu Eyüp el-Ensari’nin kendi bildiği bir
hadisi Resulullah’tan duyan kişi olarak tanıdığı Ukbe b. Amir’e sormak, yani
ilk raviden dinleyip bilgisini tahkik etmek için Medine’den Mısır’a gitmesi bu
noktadaki sahabilere ait hassasiyeti ifade eder.
İsnad sistemi kabul etmek gerekir ki rivayet
anarşisine karşı alınmış köklü ve bilimsel bir tedbirdir. Öyle bir tedbirdir ki
hiçbir uydurmacı ve yalancı yakasını kurtaramamış mutlaka açığa çıkmıştır.
Ancak bir noktayı belirtmeden geçemeyiz ki İsnad
sistemi sadece hadislerin hadis kolleksiyonlarında yazılmasına kadar
işletilmiş, daha sonra terk edilmiş bir sistem değildir.
Ayrıca hadis alimleri hadisin sadece sened kısmıyla
uğraşmamış metn kısımlarıyla da ilgilenmişlerdir. Öte yandan ilmi zihniyetin
tam bir belirtisi sayılması gerekli olan “isnadı sahih olan bir hadisin gizli
bir kusuru bulunabileceği ve işin ehli olmayanların bir hadisin senedini sahih
görmekle hemencecik metninin de sahih olduğuna hükmedivermemesi gerektiği
fikri” hadislerin ortaklaşa benimsedikleri bir görüştür
Bununla beraber, sened tenkidine oranla
hadisçilerin metin tenkidini daha sınırlı tuttuklarını söylememiz
gerekmektedir.
E -
İslami İlimler ve Hadis İlmi
Hadis ilminin belli başlı bazı özelliklerine ayırdığımız
bu bölüme başlamadan önce, onun öteki islami ilimler arasındaki yerine değinmek
istiyoruz. Zira hadis ilmi geçekten İslam dünyasında doğup gelişen ilim
dallarına gerek metod gerekse malzeme ve kaynak olarak büyük ölçüde tesir
etmiştir
1- Hukuk ve Hadis İlmi: Peygamberimizin hayatı nutuk
ve konuşmaları hareketleri takrirleri ve hatta pasif davranışı Kur’an’ın yanı
başında genç İslam imparatorluğu için ikinci ve önemli hukuk kaynağı teşkil
etmekteydi. Bu nokta göz önüne alınacak olursa “Hadis olmasaydı, hiç kuşkusuz
fıkıh bir ilim olmazdı “ sözü gerçeğim bir ifadesi olmuştur.
2- Tefsir İlmi ve Hadis: Kur’an’ın ayetlerinin
anlaşılmasını hedef alan tefsir ilmi başlangıç itibariyle sadece hadise
dayanmaktaydı. Bu gerçeğin devamı niteliğinde olmak üzere ve zorunlu olarak
müfessirler ve Kur’an’ın tefsir ve tevilinde sünnete başvurmuşlardır. Tefsir
müstakil bir ilim dalı haline gelinceye kadar, hadisin bir parçası olarak
yaşamıştır.
Tarih, coğrafya ve eski Arap edebiyatı dallarının
esas kaynağı Kur’an ve hadis olmuştur.
Unutulmamalıdır ki hadis Fıkıhtan lügate kadar
uzanan ilmi ve edebi branşlara sadece malzeme olarak değil her şeyden önce
inkar edilemez biçimde USUL bakımından tesir ve öncülük etmiştir. Çünkü hemen
her ilim isnad sistemini kullanmayı hadisten ve hadisin kriterlerine göre almış
ve kullanmıştır. Bu yüzden hadisin belli bir tesirinin bulunmadığı hiçbir
islami ilim yoktur
Öte yandan İslam düşüncesini modern çağın
ihtiyaçlarına ve anlayışına göre yeniden kurmakta yine Kur’an ve bilhassa
hadise dayanmakla mümkün olabilecektir. Çağın ihtiyaçlarına verilecek islami
cevap, hadisin (daha geniş ifadesi ile sünnetin) yeniden yorumlanmasına dayanan
ilmi branşların geliştirilmesiyle kabildir. Aksi halde Kur’an ve hadis
asıllarına dayandırılmayan teşebbüsler akim kalmaya, teşebbüs sahipleri de boş
yorgunluğa ve başarısızlığa mahkumdurlar. Her çağda yeni, her zaman taze her
yerde dinamik olan islam, ancak Kur’an ve hadise dayandırılmış çağdaş gayret ve
yorumlarla geçmişte olduğu gibi- ilim alanında üstünlük ve egemenlik
sağlayabilecektir.
HADİS
İLİMLERİ
Hadis İlmi içinde mevcut bilgi alanlarından,
müstakil araştırmalara mevzu teşkil edecek muhtevada olanlarının bir kaçını
kısaca tanıtmakta - konu bütünlüğü açısından-fayda görmekteyiz.
A. Cerh
ve Tadil İlmi
Bu ilim dalında hadis ravilerinin kusurları ve
meziyetleri özel terimlerle incelenir. Yani ravilerin doğruluk ve güvenirlik
yönlerinden durumları ortaya konur.
Bu dal, hadis ilimleri içinde aşağı yukarı en
gelişmiş bir branştır.
B. Hadis
Hadis Ravileri İlmi. Bu ilim ravilerin hadis
rivayeti bakımından tanıtımını yapar. Bu bir anlamda raviler tarihi demektir.
C.
Hadislerin Vürud Sebepleri İlmi
Bu ilim hadislerin vürud sebeplerini yani niçin
neden dolayı söylenmiş olduklarını tespit etmeye çalışır. Nüzul sebeplerini
bilmek Kur’an ayetlerini anlamak bakımından ne kadar lüzumlu ise, vürud
sebeplerini bilmekte hadisleri doğru anlamak ve değerlendirmek bakımından o
kadar lüzumlu ve önemlidir.
D-Garibu’l
Hadis ilmi
bu ilim, hadis metinlerinde geçen, az
kullanıldığından dolayı anlaşılması zor kelimelerin açıklanmasından bahseder.
Bu, bir çeşit hadis lügat niteliğindedir. Hadislerin kapalı kalan açıklanmasını
sağlar.
E
-İlelu’l Hadis İlmi
Dış görünüş itibariyle sahih denebilecek herbir
hadisin sıhhatini zedeleyen ve ancak konunun mütehassısları tarafından
anlaşılabilecek gizli kusurlardan bahseden bir daldır.
Bu gizli kusur hadisin senedinde, metninde veya her
ikisinde birden olabilir.
F-Muhtelifu’l
Hadis İlmi
Bu Hadisler arasında görülen mana ihtilaflarını
inceleyen bir ilim dalıdır. İhtilafların bir kısmı bağdaştırılabilir cinsten
bir kısmıda bağdaştırılamaz cinstendir. Hadis ilimlerinin en çetrefili olduğu
kabul edilen bu branşın her İslam bilgini tarafından bilinmesinin gereğine de
ayrıca işaret edilmiştir.
2.BÖLÜM
Başlangıçtan
Günümüze Kadar Hadis İlmini Geçirdiği Devreler
I -
Edebiyat ve Eleman Olarak
Hadis ilimleri tedrici bir gelişme göstermiştir. Bu
gelişmeyi belli dönemler içinde şöyle sıralayabiliriz.
A-Doğuş
Dönemi
Bu dönem hicrin 1. Asrın sonuna kadar uzanan sahabe
asrıdır .Bu devirde hadis çalışmalarını anlayabilmek için önce sahabeyi tanımak
gerekir
Sahabe: Ashab-ı kiram hadis rivayeti bakımından iki kısma
ayrılmaktadır. Binden fazla hadis rivayet etmiş olanlar Müksirun, binden az
rivayet etmiş olanlar Mukirun diye tanımlanır. Muksirun 7 sahabe efendimizden
oluşmaktadır. Ehli sünnet bilginlerince Rasulullahı görme mutluluğuna ermiş
olan ashabı kiram, hadis rivayeti bakımından güven ve itimada layık kabul
edilmiştir. Bunun için onlar tenkid(cerh ve tadil )dışı bırakılmıştır. Sahabe
asrından oluşan bu ilk doğuş döneminde iki önemli olayla karşılaşmaktayız. Biri
hadislerin ashabı kiram tarafından ezberlenmesi öteki ise hadislerin yazıya
geçirilmesidir.
Sahabenin
Hadis Ezberleme Sebepleri
-Zihinlerinin temizliği ve zekalarının kuvveti
-Dini savunma duygusu ve gayreti
-Hadisin islamdaki önemi
-Hadislerin üslubu ve kolay anlaşılması
2- Hadislerin Yazıya Geçirilmesi (kitabül hadis)
Hadisin yazıya geçirilmesi meselesi Bilginin
korunması ve gelecek nesillere nakledilmesinin önemli vesilelerindendir.
Peygamberimiz ilk önce hadislerim yazılmasına izin vermemiş, sünnetin
ezberlenemeyecek kadar çoğaldığını görünce yazılmasına müsaade etmiştir. Hem
izin hem de yasağın gerekçesi olabilecek bir sebebe ihtiyaç vardır. Bu sebep ; Kur’an dan başka bir şeyin öğrenimine
düşkünlük gösterilmesi ve bu yüzden Kur’an’ın terk edilmesi endişesidir
Açıkça ortaya çıkmıştır ki ilk asırda hadislerin
yazılmasının hoş karşılanmaması Allah’ın kitabına bir başka şeyi eş tutmamak
yada bir başka şey dolayısıyla Kur’an’la Meşgul kalmaktan uzak kalmamak
içindir.
Hadislerin
Yazıya Geçirilmesinin Bazı Faydaları
Söz konusu Faydaları üç noktada özetlemek mümkündür
1- Hadislerin yazılması sonucunda şer’i delillerin
kaybolması önlenmiştir
2- Her bir hadis dolayısıyla Rasulullah’a selatu selam
okunması tekrarlanmış olur.
3- Hadislerin yazıya geçirilmesinin en büyük faydası
da Rasulullah’ın “Sözümü dinleyip belleyen ve bellediği gibi başkalarına
ulaştıranların Allah yüzünü ağartsın” duasına nail olmaktır.
B -
Tekamül Dönemi
Bu devre 2. Asrın başından 3. Asrın evveline
kadardır. Hadis ilmileri bu devrede tekamül etti. En önemlileri şunlardır:
-İnsanlarda hıfz melekesi zaafa uğradı.
-Senedler uzadı ve zamanın uzaması ve hadis
ravilerinin çoğalması sebebiyle tarihler artı.
-Siyasi bakımdan Şii, revafız, havric itikadi
bakımdan da mutezile, cebriye doğru yoldan sapmış .
Bu olumsuz gelişmeler karşısında İslam alimleri
gayrete geldi ve muhtemel her zararın önüne geçebilecek tedbirler aldılar
-Resmi
Tedvin: Ömer bin
Abdulaziz eyaletlere hadis olarak ne biliyorlarsa yazmalarını ve zayi olmaması
için bir araya toplamalarını emretti.
-Cerh ve
tadil: Hususunda alimler daha geniş çalışmalar yaptılar.
-Ehli hadis olarak tanınmayan kişilerden hadis
kabulünü durdular.
-Gizli illetlerini açığa çıkarmak için hadisleri
inceden inceye araştırdılar. Her yeni şekil için yeni bir tarif ve hükmünü
açıklayan bir tarif ortaya çıkardılar.
C-Hadis
İlimlerinim Ayrı Ayrı Telif ve tedvin dönemi
Hicri 3. Asırdan 4. Asrın yarısına kadar sürer. Bu
devre tasnif asrıdır, hadis edebiyatının altın çağıdır. Çünkü bu asırda sünnet
ve sünnetle ilgili ilimler tam anlamıyla tedil ve tasnif edilmiş, hadis
kitaplarının en değerlileri Kütübü Sitteler bu devrede telif edilmişlerdir.
Kütübü
Sitte ve Müellifleri
Bu dönemde görülen musannif eserlerin en meşhuru ve
en muteberi hiç şüphesiz, başta Buhari’nin Sahihi olmak üzere Kütüb-ü Sitteye
dahil diğer kitaplardır.
Buhari, Müslim El Hacca Bin Kuşeyri (El camiul
sahih), Ebu Davud (Sünen), Tirmizi, Nesai (Mücteba), İbni Mace .
D -
Bereketlenme Dönemi
4. asrın ortalarından 7. Asrın başlarına kadar uzanır.
Bu dönem de ulema, geçmiş alimlerin ilk tedvin devri eserleri üzerine eğildi.
Bir branşta yazılmış olan muhtelif eserlerde ki bilgileri birleştirdiler,
öncekilerin ihmal ettikleri konuları tamamladılar. Bunu yaparken de bilgileri
senedleriyle tam bir itimad içimde naklettiler.
İşte bu devirde hadis ilimlerini içine alan eseler
telif edilmiş ve hadis ilimleri konusunda tedvin faaliyetleri iyice
gelişmiştir.
E-Olgunlaşma
Dönemi
Bu devre 7. Asırdan 10. Asra kadar devam eder. Bu
dönemde hadis ilimlerine ait eserler tam kemaline ulaşmıştır. Bu ilmin bütün
nevilerini içine alan eserler ortaya konmuştur. Buna ibarelerin tehzibi ve
meselelerin dikkatle yazılması da ilave edilmiştir.
F-Duraklama
Dönemi
Bu dönem 10. Asırdan 14. Asra kadar sürer. Bu
dönemde ilmi meseleler üzerinde çalışma tasnif ve yenilikler getirilmemiştir.
Nazım ve nesir olarak hadis ilimlerinde özet çalışmalar çoğalmıştır. Bu dönem
alimlerini, konuların derinliklerine girmeksizin önceki müelliflerin sözleri
üzerinde lafzi münakaşalar meşgul etmiştir
G-Uyanış
ve Müsteşriklere Cevap Teşkil Eden Çalışmalar dönemi
14 asırdan günümüze kadar dönem içinde, İslam
dünyasının şark ve garp ile temasının neticesinde ortaya çıkan tehlikeler, hele
hele askeri istilalarla meydana gelen fikri istilaların her türlü tehlikenin
fevkine çıkarttığı fikri tehlikeler karşısında müslümanlar uyandı. Sünnet
etrafında müsteşrikler tarafından ortaya atılan ve ecnebi hayranları tarafından
da aynen iktibas edilen ve benimsenen birtakım desiseler ve şüpheler baş
gösterdi. Bu ecnebi hayranları bahis konusu şüpheleri mırıldanmaya ve
nakletmeye başladılar. Şüphe belirtilen bahisler etrafında eserler yazmak,
onların yanlış ve iftiralarını reddetmek gerekmekteydi. Keza mevcut hadis
ilimleri hakkında telif usulü de yenilemeyi gerektiriyordu. Binaenaleyh ulema
bu gerekleride yerine getirdiler ve faydalı ve gerçekten orijinalitesi olan
eserler artmaya başladı.
Özet bilgi vermek ve anlaşılır olmak, takdir
edileceği gibi zorluğu yanında konunun bazı noktalarının ihmali bazılarına da
şöyle bir temas edip geçivermeyi gerekli kılar. Kanaatimiz odur ki Hadislerim
çağdaş ihtiyaçlara cevap verebilen yeni ve sıhhatli değerlendirmeler ne kadar
yapılabilirse o kadar faydalı olacaktır. Zira korkunç bir süratle İslam dışı
bir yaşayışa kaymakta olan insanımızı sünnet çizgisine çekebilmek, sünneti
yaşanabilir bir yorumla topluma takdim etmekle mümkün olabilecektir. Gerçekten
günümüzün en ciddi meselesi, sünnet bilgisine sahip olmaktan çok sünneti yaşama
iradesini gösterebilmektir. Unutulmamalıdır ki “Sünnete sarılmak” bir
inceliktir, kabalığa ve katılığa alet edilemez. “ Alemlere rahmet olarak
gönderilmiş” bir peygamberin sünnetini yaşayanların yada bu davada olanların,
herşeyden önce her konuda dikkat etmesi gereken husus nezaket ve zarafettir.
Tekrar edelim ki fikri temeller dayanacak her fikri hareket, yeni baştan sünnet
eğilmek, onu yeniden yorumlamak ve uygulamakla mümkün olacaktır. Bunun yolu da
çokça hadis okumak ve onu anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır. Çünkü “Sözlerin en
güzeli Allah’ın sözleri, yolların en doğrusu Hz.Muhammed’in yoludur”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder