MEKKE RASULLERİN YOLU
Ali Ünal
Genel Değerlendirme:
Kitapta
rasullerin ve son Rasul Peygamber Efendimizin tebliğ etmek için gönderildikleri
Mekkeliler nasıld, burada yazaşayan insanların durumu neydi, tabi oldukları
şirk dininin nitelikleri nedir sorularına Kur’an ışığında cevaplar aranmıştır.
Kitap
3 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Mekke, şirk, nübüvvet ve tevhid kavramları
detaylı bir şekilde işlenmiş. İkinci bölümde ise Efendimizin Risaletinin (SAV)
Mekke dönemi ve hicret, üçüncü bölümde de Medine'deki sekiz yıl ve Fetih
anlatılıyor.
BİRİNCİ
BÖLÛM:
Hz.
İbrahim, hanımı Hacer ve oğlu İsmail ile Beyt'ül Muharrem civarına gelir.
Allah’ın evi buradadır. Soyundan insanları da buraya getirir daha sonra. Başka
kabileler de (Cürhümlüler vb.) akın eder, akraba olurlar. Hacc vesilesiyle
ünlenir Mekke. Zaten kervan yollarının üzerindedir ama Hz. İsmail'den sonra da
Resul yüzü görmez. Ta ki Alemlerin Efendisi'ne kadar.
Kurak
bir belde olduğu için halk kahir ekseriyetle ticaretle uğraşır, zenginleşirler.
Kimse tarafından rahatsız edilmezler. Zira etraf çöldür uçsuz bucaksız.
Kültürleri de bakir kalır. Dört ay müstesna kan akar Mekke'de. Kabile savaşları
vardır.
Yönetim
oligarşiktir. Mekke’yi zengin bu zümre yönetir. Dar'ün-Nedve denilen yerde
toplanır ve görüşürler. Çeşitli kurumlar oluşur. Hicabe; hacıları ağırlama,
Rıfade; yoksulları doyurma, Sikave; hacılara su dağıtma, Şura; Dar'ün-Nedve
toplantılarını düzenleme gibi. Her kabile bir veya daha fazla kurumdan
mesuldür. Hz. İbrahim'in dini giderek nesiller tarafından tahrif edilmişti.
Haksızlık yaygınlaşmış, ahlak sukut etmişti.
Şirk
ve Müşrikler:
Hz.
Adem (as) hariç tüm Peygamberler şirke kaymış toplumları yeniden Fıtrat dinine
döndürmek için gönderilmişlerdir. Temelde insanların tabi oldukları iki din
vardı: Şirk ve Tevhid
İnsan
iyi ve kötünün savaş alanıdır. Bir tarafta heva ve hevesi, diğer tarafta
fıtrata çağıran vicdanı ve fıtratın yolunu çizen Rasuller. İnsan nefsinden azad
olmadıkça kul olamaz. Kur'anda anlatılan müşrik kavimlere baktığımızda içinde
yaşadıkları fısk ve fücuru görebilmekteyiz. Lut kavmi, Ad, Semud, Şuayb'ın (as)
kavmi. Hz. Yusuf ve Hz. Musa'nın (as) Mısırlıların. Mekkeli müşriklerin de
bunlardan hiç farkı yoktu aslında.
Tarihte
müşrik kavimler hep benzerdir zira mensup oldukları din şirktir. Kur’an bunlara
“şeytanın velileri”der. (A’raf: l21-En'am: 121) Onları şeytanın yoluna iten
heva ve hevesleridir. Allah’ın dinine alternatif yeni bir din üretirler,
hevalarına dayanan şirk. Birden fazla insanın hevası söz konusu olduğu için
şirk dönemleri hep kavgalara ve fitnelere beşik olagelmiştir.
Şirk
ikiye ayırır insanları, kanun koyucu rabbler için çalışan kullar. (Al-i
İmran:64). Kur'an da bunlardan müstekbir ve müstaz’af diye bahseder.
Müstekbir
büyük olmadığı halde büyüklenen demektir. Kimi çevresine güvenir Firavun gibi.
(Zuhruf:51). Kimi aklına (Kasas:78 ) Kimi de servetine (Kasas:81)
Rabb-insanı
oluşturan bir sacayağı vardır: Firavun -Karun-Haham (Rahip...). Firavun
zorbalık ve tiranlığın sembolüdür. Zalim, sefih, hain Karun servet sahibidir.
Amacı ne olursa ve nasıl olursa olsun kazanmaktır.0ııu da tek başına tüketir.
Karun Firavunu servetiyle destekler. Firavun da Karun’un servetini
yasallaştırır. İkisinin en büyük destekçisi de Hahamdır (bilgin-rahip günümüzde
medya). Bu en tehlikeli unsur insanların zihinlerine ve gözlerine hükmeder.
Yeni gerçekler (!) uydurur. Karun’un ve Firavunun yaptıklarını savunur.
Karun’un mallarının tüketilmesi için çaba gösterir.0ııu koruyan Firavun
besleyen de Karun’dur.
Müstaz'af,
zayıf bırakılmış demektir. Bunlar çoğunluğu oluşturur. Müstekbirlerin işlerini
yaparlar. Şirkte tepkisiz kaldıkları için sorumludurlar (Nisa: 97).
Peygamberler hep mustaz’aflarla birlikte müstekbirlerin saltanatına son
vermişlerdir.
Nübüvvet-i
Risalet:
İnsanlık
tüm dertlere çare olacak mükemmel bir sistemin sıkıntısını çekmiştir. Yoksa
niye hala arasınlar ki.(bu sistem Allah'ın dinidir aslında: İSLAM) Mücerret
akılla, ne var ki böyle bir sisteme ulaşamamışlardır. Çünkü insan zalimdir,
cahildir (Ahzab:72), doyumsuzdur (Mearic: l9), nankördür. Bu ve benzeri
sebeplerden ötürü fırsatını bulunca rabbleşir.
Yapısal
farklılıklardan dolayı kurallar, insanı tanıyan. mutlak doğru ve kötüyü bilen
bir üst güç tarafından konmalıdır. O da Allah’tır (cc). Bu kuralların bir de
insanlar arasında sarihi olmalıdır. Onlar da peygamberlerdir (Nisa:163-165).
Vahyin alınması, korunması, tebliği risalette üç merhaledir. Bu yüzden onlar
temiz masum ve hatasız olmalıdırlar. Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Efendimiz
(AS) “ulul azm” peygamberlerdir. Yani şeriat vazedilmişlerdir. Efendimiz (SAV)
ise son peygamberdir. Şeriatı mütekamildir
Tevhid:
İnsanlar
İslam fıtratı üzerine yaratılmışlardır ve vazifeleri ibadettir. (Zariyat:56).
İbadet kul ve köle olmaktır. Hep emir dairesinde yaşamaktır. Tevhidin temeli
Allah'a ibadettir. Zira mülk Allah’ındır, hüküm de ona aittir. (En'am:62)
Tevhid sisteminde insanın vazifesi hilafettir. Yani egemenlik ve yasama
Allah’ın, yürütme de insanındır. Allah (cc) hükümlerini “Kitap” halinde
indirmiş ve hayatın sınırlarını mahluklar için çizmiştir.
Tevhid
de tek olan Allah'ı kabulden önce başka ilahların varlığını ret vardır.(La
ilahe illallah). Tevhid sulh dinidir. Tarihteki felaketlerin sorumlusu nefsine
tapan insanlardır. Rabler çoğalınca hevalar kapışacak, kavga çıkacaktır.
Evrende kargaşa olmamasının sebebi Allah'ın hükmetmesidir.(Rahman:5-7)
İKİNCİ
BÖLÜM:
Tevhidin Tebliği: Tevhid şirkin zıddıdır.
Öldürmek için değil diriltmek içindir.(Enfal 24). Tebliğinde de şirkle bir
zıtlık olacaktır. Resullerin hedefi meşru dairede iş görmektir. Hidayet ise
ancak Allah’tandır.
Resullerin
Yolu:
Tüm
resuller bi'setten önce kavimleri arasında en sevilen en güvenilir kişilerdi.
(Hud:87)
Hz.
Nuh, Lut, Salih, Şuayb (AS) peygamberlerin kavimlerinde oligarşi vardı.
Nimetlerin bolluğuna şükretmiyorlardı. Mezkur peygamberlerin göç edecek
Medineleri olmadığı için kavimleri İlahi azaba duçar oldu.
Hz.
Musa (AS) kıssası bize Şirkle mücadele yolunu anlatırken, Hz. Yusuf’unki ise
toplum içinde toplumla yaşamayı öğütler.
Risalet
Öncesi
Efendimizin
hayatı dupduru olduğu gibi soyu da lekesizdi. Haşimoğulları Mekke'nin din
işlerini yürütürlerdi. Bu yüzden kimse Onun meliklik amaçladığını iddia etmedi.
Daha
çocukluğunda Mekke’den uzaklaşmış, şirkin havasından uzak kalmıştı.
Valideyninin erken yaşta vefatı, onların etkisinde kalmasına mani olmuştu. Ümmi
olması sebebiyle de şirk şiirine bulaşmadı. Amcası Ebu Talib amcaları
mabeyninde en temiz olanlarıydı.
Risalete
Doğru
Gençliğinde
Efendimiz Hz. İbrahim'in dini doğrultusunda yaşardı. Ramazanda Hira'ya çıkar,
tefekkür eder, dönüşte de Kabe'yi tavaf ederdi.
Kırk
yaşındayken, Ramazan ayının sonlarında, Hz. Cebrail ilk vahyi getirdi. Sonra üç
yıl hiç bir vahiy gelmedi. (fetret devri). “OKU” emrini düşündü. Neticede
kainatı okudu.
Kalk
ve Korkut
İlk
vahiylerde Allah'ın nimetlerini anmakla birlikte fakir ve yetimi gözetmekle
emrolundu. Şükretmeliydi zira Risalet en büyük nimetti. Fakir ve ezilmişlerle
ise İslam site devletini kurup şirk kalesini yıkacaktı. Sonra gece ibadeti
emrini aldı. Sabah güçlü çıkmalıydı. Korkutmak ve temizliği öğütlemek de
vazifesi idi. Müşrikleri gelecek bir günle korkuttu. Aynı gün müminlere cennet
vaadediyordu. Mekke'de hep ahiretten bahsetti. Kur'an, imanı zikretti. Korkutma
ve müjdelemeye en yakınlarından başladı.
İlk
üç kişi inandı ona;hanımı Hafice, azatlı kölesi Zeyd ve yeğeni çocuk Ali. Üç
müstaz'af. Bu davasının doğruluğunu gösteriyor idi. Sonra halkaya yeniler de
katıldı: siyahi köle Bilal, Ebu Muayt'ın çobanı Abdullah İ. Mes`ud, yoksul Eba
Zerr, azatlı köle Habbab,....
Yalnız
iki istisna vardı müstaz'af olmayan; Ebu Bekir ve Osman b. Affan.
Yeni
merhaleyi “Sana emredileni açıkça bildir.” ayeti başlatmıştı. Artık gizlilik
yoktu. Peşpeşe inen ayetler müşrikler için azabı müjdeliyor onları korkuya
salıyordu. Geçmiş kavimlerin helakından da bahsediyordu. Kur'an. zaten bu
kavimlerin kalıntıları kervan yolları üzerindeydi.
Mekki
sürelerde keskin ve kesin bir dil görmekteyiz. Ayrıntıya inmeden kıssalar da
vardır içinde. Mukateleye izin yoktur. Henüz taban oluşmamıştır zira. Dahası bu
davanın banileri çetin imtihanlardan geçmelidir.
Artık
Mekke'de iki kutup vardır, iki din. Dar'ün-Nedve karşısında Erkamın evi vardı.
Resul açılmak ister. Mekke’yi dışarıdan fethetmek ister. Taif’te umduğunu
bulamaz. Çünkü Mekke Medine’den fetholunacaktır.
Mekke'de
İslam:
Bir
sistem ya İslam’dır ya değildir. İslam’a göre tarihin motoru nastır. Şirkin
değişmesi için önce insan değişmelidir. Kur'an kendini değiştirmeyen kavimlerin
helakından bahseder. Yalnız bu değişim külli bir değişimdir. Birkaç kişinin
değişmesi helaki önlemez.
Mekke
nasın kendini değiştirme yeridir. Önce değişim için gerekli esaslar tesis
edilmiştir. Mekke birey ve toplumu değiştirici kuralların vazedildiği yerdir.
Medine ise değişen birey ve toplumun hayatını düzenleyici kuralların sunulduğu
mekandır. Birincisi usul, ikincisi ahkamdır.
Hicret:
Tevhidin
en önemli km. taşlarından biri de hicrettir. Hicret Allah için Allah'a
kaçıştır. Çoğu kez Kur'an-ı Kerim'de iman ve cihatla birlikte kullanılır. Cihad
gibi sürekli ve kesintisizdir. En büyük hicret günahlardan Allah'a hicrettir.
Kur'an'da iki hicretten bahsedilir:
1-)
Hicret edilen yere muzaffer olarak dönülen hicret [Medine’si olan hicret]
2-)
Medine’si olmayan, geri dönülmeyen hicret.
Birincisine
örnek olarak Hz. Nuh, Hud, Şuayb, Lut ve Salih (as) ları verebiliriz.
İkincisine ise başta Efendimiz olmak üzere Hz. Musa (as)'ı misal
gösterebiliriz.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Fetih:
Hudeybiye'den
iki, Mute'den bir yıl sonra Efendimiz (SAV) komşu kabilelere haber göndererek
silahlarıyla gelmelerini istedi. Sefer vardı ama kimse yönünü bilmiyordu.
Sekiz
yıldır Medine’deydi. İslam site devletini kurmuştu. l0.000 asker toplayacak
seviyeye gelinmişti. Yolda sayı 12.000'e ulaştı.
12.000
kişilik ordu Mekke civarındaki dağların eteğine kamp kurdu. 10.000'den fazla
ateş yakıldı. Sabah girildi Mekke'ye Bu gücün karşısında kimse duramazdı
durmadı da. Bir kaç kişi müstesna. Putlar yıkıldı, temizlendi Kabe. Eman
herkese verildi.
Bir
ekin gibi filizini çıkardı tevhid Mekke'de, yavaş yavaş boy attı. Medine'de
güçlendi. Kalınlaştı ve gövdesi üstünde yükseldi. İşte Bilal Kabe'nin damında
tevhidi ilan ederken onu ekenler sulayanlar seviniyor ve kafirler de öfkelerinden
kendilerini yiyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder