DİN EĞİTİMİNDE MÜKAFAT VE CEZA
Prof. Dr. Mehmet Emin AY
Günümüz dünyasında büyük bir
hızla gelişen bilim ve teknik, dinin insan hayatındaki önemini daha da
arttırmıştır. Hızlı sanayileşme ve hayat standardının ekonomik yönden yükselmesiyle
insanların sür’ate kavuştuğu refah ve mutluluk ma’nevi alandaki boşluğu
gideremeyince, özellikle Batı’lı toplumlar psiko-sosyal yönden çeşitli krizler
yaşamaya başlamışlardır. Bu gün bu toplumlar ihmal edilen manevi gelişime
yeniden canlılık kazandırabilmek için dinin gücünden faydalanma yollarını
aramaya koyulmuşlardır.
Ülkemizde den geçmiş
dönemdeki baskı ve ihmale rağmen gündemdeki yerini hiçbir zaman kaybetmemiştir
denilebilir. Ancak baskı ve ihmal döneminde gayr-ı resmi olarak yapılan din eğitimi
ve öğretimi faaliyetlerinin, ‘Din’i farklı şekillerde anlayan ve yaşayan
insanların varlığına yol açtığını söyleyebiliriz. Zira geçmişte yapılan hatalar
ve ihmaller sebebiyle, bugün insanların bir kısmının ya dinden habersiz ya da
dindar ama kendi görüşünün doğruluğunu savunan kişiler haline geldiğini
görmekteyiz.
Bu noktada hem aile, hem de
yaygın-örgün her eğitim kurumunda gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretiminin
önemi ortaya çıkıyor. Zira din eğitimi adına görünen olumsuzlukların
giderilmesinde en önemli vazife bu müesseselere düşmektedir.
Dinin özünden kaynaklanan
sevgi hoşgörü ve müsamaha prensipleriyle oluşturulacak bir din eğitimi
anlayışının aileden başlayarak, diğer din eğitimi kurumlarında devam
ettirilmesi hem inancın ma’nevi desteğini hisseden insanların, hem de toplumun
her kesimine kucak açan din eğitimcileri ve görevlilerinin yetişmesine zemin
hazırlayacaktır.
Din insan hayatı için
nedenli önemli ise, din eğitimi ve öğretimi de güzel eğitim ve öğretim içinde o
derece önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de din eğitim ve öğretiminin iki yolla
yapıldığı söylenebilir. Birincisi, halk tarafından geleneksel olarak ailede
başlatılarak sonradan din görevlilerinin katkılarıyla camilerde, resmi ve
gayr-ı resmi Kur’an Kurslarında gerçekleştirilen yaygın din eğitimi ve
öğretimi, ikincisi ise İmam Hatip Liselerinde yürütülen örgün din eğitimi ve
öğretimidir.
Türkiye’de din eğitimi ve öğretiminin problemleri iki noktada
toplanmaktadır:
1-Aile
2-Din eğitimi ve öğretimi
kurumları.
Toplumun temel taşı ve
çocuğun ilk gözünü açtığı yer olan ailede çocuğa verilen yanlış telkinler, onun
ilerki yıllardaki dini hayatına da tesir etmekte ve yanlış yollara sapmasına
sebep olacaktır. Sözgelimi bu tür ailelerde çocuktaki vicdan gelişimi, Allah
korkusuyla söylenmek istenmekte ve çocuğu istenmeyen davranışlardan
vazgeçirebilmek için yine Allah korkusuna başvurulmaktadır. Sık sık ‘Allah seni
taş yapar’, ‘Allah cehennemde yakar, gözünü kör eder...’ gibi tehditlerle
sindirilmek istenen çocuk Allah (cc)’ı sadece Cehennemi olan, çocukları taş
yapan, cezalandıran bir varlık olarak tasarlamaktadır. Allah (cc)’ı sevmekten
ziyade, daha çok O (cc)’ndan şiddetle korkmaya başlamaktadır. bundan dolay
Din eğitimi ve öğretiminin
problemlerinden bir diğeri de ‘Yaygın ve örgün din eğitimi kurumlarıdır. Bu
kurumlar da iki yönlü probleme sahiptirler. Birincisi, bu kurumların kendi
bünyesinden kaynaklanan problemler. İkincisi de bünyeleri dışından kaynaklanan
problemler. Her iki durumda da problem gerek ailede gerekse yaygın ve örgün din
eğitimi kurumlarında gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretiminde başarıyı
teşvik ya da disiplini sağlamak amacıyla başvurulan mükafat ve cezalardır.
Din eğitim ve öğretimini
bütün problemleriyle ele alan kitap iki ana bölümden teşekkül etmiştir.
1-Disiplin mükafat ve ceza
kavramlarına teorik bir yaklaşım.
2-Din Eğitimi ve öğretiminde
mükafat ve cezanın çocuk ve öğrenci üzerindeki etkileri ve disiplini
sağlamadaki rolleri.
Başlangıçta üç kavramın
tanımı yapılmış ve bu kelimeler hakkında bilgi verilmiştir.
Disiplin: Bireylerin içinde yaşadığı topluluğun genel düşünce ve davranışlarına
uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin tümüdür. Eğitim bilimlerinde ise
bir toplulukla uyulması gereken kanun ve kuralların tamamıdır.
Amacı: İnsanlara birtakım
özellikler kazandırmaktır.
Mükafat: ‘İyi bir çalışma ve üstün bir beceri gösteren öğrenci, öğretmen veya
yöneticilere verilen armağan’ ifadeleriyle tanımlanmaktadır. Amacı, çocuğun
veya öğrencinin başarılarını övmek, hoşa giden davranışları ve iyi hareketlerinin
tekrarını sağlamaktır. Eğitim-öğretimdeki mükafat türleri şu kategorilere
ayrılır:
1-Manevi Mükafat
a-Sevgi ve ilgi göstermek
b-Övmek, tebrik ve takdir
etmek
2-Maddi mükafat
a-Arzu ve istekleri yerine
getirmek
b-Çeşitli armağanlarla
ödüllendirmek.
Ceza: Belli bir davranışın
tekrarlanmasını önlemek veya istenen bir suçun önünü almak amacıyla bir kimse
veya birtakım insanlar hakkında alınan maddi veya manevi tedbirdir. Amacı,
yanlış davranışların kayıtsızlıkların ve dikkatsizliklerin tekrarına engel
olmak ve kötü alışkanlıkların meydana gelmesini önlemelidir. Eğitim ve
öğretimde ceza türlerini şu kategorilere ayırmak mümkündür:
1-Manevi ceza
a-Sevgi ve ilgiyi azaltmak
b-Tenkit, uyarı ve kınama
c-Azarlama ve hakaret
2-Maddi Ceza
a-Arzu ve istekleri yerine
getirmemek
b-Dayak
Bu tasnifler yapıldıktan
sonra eğitim sistemleri açısından disiplin, mükafat ve cezanın incelenmesine
geçilmiş. Batı eğitim sistemindeki mükafat ve cezanın uygulanış şekli işlenmiş
ve daha sonra kendi eğitim sistemimizle karşılaştırılmaya çalışmıştır. Bu
bölümde Batıllı pedagog ve ilim adamlarının görüşlerine yer verilmiştir. Batı
eğitim sisteminde baskı ve cezalandırmanın önemine yer verilmiştir. Batı eğitim
sisteminde baskı ve cezalandırma yerine çalışmayı motive eden ölçülü bir
disiplin anlayışının hakim olduğu söylenebilir.
Eğitimin insan hayatındaki
fonksiyonu açısından İtalyan Pedagog Maffeo Vegio ‘(1406-1458)’nun görüşü
dikkate değerdir. Ona göre ‘İnsan doğuştan ne mutlak iyi, ne de mutlak kötüdür.
Ancak her iki unsuru da içinde taşır. Almış olduğu eğitime göre bu istidadları
gelişir’. Bu noktada Peygamber Efendimiz (sav)’in: ‘Her çocuk İslam fıtratı
üzerine doğar. Sonra anne ve babası onu Mecusi veya Hristiyan yapar’ mealindeki
sözünü hatırlamak gerekmektedir.
Daha sonra yazar Kur’an-ı
Kerim’de ve Peygamberimiz (sav)’in Sünnet’i ışığında disiplin Mükafat ve ceza
kavramını işlemiş ve bütün Pedegoglara misal teşkil edecek örnekler
verilmiştir. Kur’an-ı Kerim, insanlar arası ilişkileri gereken hukuki kuralları
ifade eden ‘muamelat’ kavramı ise Kur’ani disiplin anlayışının en bariz
örneğini içeren ayetlerden oluşur.
Kur’an’ı Kerimde ‘Mükafat,
güzel karşılık’ anlamına gelen ‘ceza’ kelimesinin 17 yerde geçtiği görülür.
‘Rableri katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu iyilik yapanların
mükafatıdır’.
Ceza veya cezalandırmak
manasına gelen ‘ceza’ kelimesi Kur’an’da 22 yerde geçmektedir. ‘Kim bir mü’mini
kasden öldürse onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir’. Kur’ani
eğitim anlayışında pedagojik açıdan dikkat çeken önemli bir nokta vardır.
Bilgisizlikten doğan suçlarla bilindiği halde işlenen suçlara aynı ceza
uygulanmaz. Örnek: ‘Allah bir kavmi hidayete ulaştırdıktan sonra nelerden
sakınacaklarını kendilerine açıklamadıkça onları sapıklıkla sorumlu tutacak değildir’.
Kur’an-ı Kerim’den sonra
İslam eğitim sisteminin dayandığı ikinci temel olan sünnet de disiplin, mükafat
ve ceza konularından önemli bilgilerin yer aldığı bir kaynak hükmündedir.
Hz. Peygamber (sav) yürütmüş
olduğu eğitimle, özellikle insan psikolojisine uygun birtakım prensipler ortaya
koymuştur. Bunlar, muhatabı tanıma, derece derece ve yumuşaklıkla eğitme,
hatayı yüze vurmama gibi temel prensiplerdir.
Hz. Peygamber (sav)
herşeyden önce rahmet Peygamberiydi. Yine O (sav) Enes (r. a.)’in ifadesiyle
çocuklara karşı insanların en şefkatlisiydi. Her fırsatta onları sever okşar,
iltifat eder ve mükafatlar verirdi. Ceza konusunda sünnetin izin verdiği husus disiplini
sağlamak için belirli sınırlar içerisinde aşırıya gitmeden uyarmadır.
Peygamberimizin bu yaklaşımlarından sonra İbn-i Sina, Gazali gibi İslam
eğitimcilerinin şiirlerine yer verilmiştir.
Bundan sonraki bölümde din
eğitimindeki mükafat ve cezanın çocuk ve öğrenci üzerindeki etkileri ve
disiplini sağlamadaki rolleri üzerinde durulmuştur. Bu mevzuyla alakalı din
eğitiminin temel taşlarından birisi, belki de birincisi olan İmam Hatip Liselerinde
anket uygulaması yapılmış ve sonuçları değerlendirilmiştir.
Anketin yapıldığı okullar:
Bursa, Balıkesir, Erzurum ve Van İmam Hatip Liseleridir. Yapılan anketler
neticesinde öğrenci ve öğretmenlerin değerlendirmeleri ve yaklaşım tarzları
alınmış ve istatistiksel olarak ifade edilmiştir. Din eğitimi ve öğretimi
sadece İmam Hatiplerle sınırlı değildir. Çocuğun okula gelmeden önce dini
eğitime tabi tutulmuş olduğu aile kurumu ve Kur’an kursları vardır. Bu sebepten
dolayı dini eğitim üç kategoride ele alınmaktadır:
1-Ailedeki din eğitimi ve
öğretimi
2-Yaygın din eğitim ve
öğretimi
3-Örgün din eğitimi ve
öğretimi
Çocuğun dünyaya gözlerini
açtığında karşısında bulduğu iki önemli varlık ana ve babası yani ailesidir.
Dolayısıyla ilk eğitimini onlardan almaktadır. Bu çocukluk döneminde verilen
din eğitimi ve öğretimi ferdin üzerinde hayat boyu etkili olmaktadır. Bu
realite eskiden beri bilindiği gibi bugün de ‘Çocuk Psikolojisi’ ve ‘Din
Psikolojisi’ tarafından desteklenmiştir. Yapılan araştırmalarda çocuk üzerinde
en önemli etkiyi anne babanın davranışlarının yaptığı müsbet davranışların
doğrudan çocuğa yansıdığı ve onun dini yaşantısına olumlu yönde katkıda bulunduğu
ortaya konulmuştur.
Öğrencilere çocukluk
yıllarında ailesince gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretimi verilme oranını
belirlemek amacıyla yöneltilen soruya öğrencilerin % 932’sine dini eğitim
verildiği % 6.3’ünün de bundan mahrum bırakıldığı anlaşılmıştır. Ailelerin din
eğitimi verirken takip ettikleri yöntemi tesbit etmek için sorulan sorular,
öğrencilerin verdikleri cevaplardan ilk sırayı % 48.4 ile hoşgörü ve ilgi
uyandırılarak seçeneği ikinci sırayı % 24.2 ile ibadetlere katılımı sağlayarak
ardından sohbetle anlatarak seçeneği almıştır. Bu sonuçlar da gösteriyor ki
eğitimin en verimli yolu hoşgörü ile ve ikna ederek yapılanıdır.
Ailede
Din Eğitimi ve Öğretiminde izlenmesi Gereken Prensipler:
1-İlk dini bilgiler ailede
verilmeye başlanmalıdır.
2-Anne ve baba, dini
prensipleri bizzat yaşayarak örnek olmalıdır.
3-Çocuk psikolojisi iyi
bilinmelidir.
4-Allah sevgisi esas
olmalıdır.
5-Hoşgörülü ve müsamahalı
olmalıdır.
6-Zaman zaman mükafatlar
verilmelidir.
7-Çocuk fiziki cezalara
maruz kalmamalıdır.
2-Yaygın Din Eğitimi ve
Öğretim:
Gerek Diyanet işleri
Başkanlığı’nın gözetim ve denetimindeki Kur’an Kursları ve camilerde, gerekse
gayr-i resmi yoldan çeşitli kuruluşlarca gerçekleştirilmektedir. Bu eğitim
kurumlarına olan ilginin yüksek düzeyde olduğu söylenebilir. Öğrenciler
üzerinde yapılan anket neticesinde İmam Hatip Liselerine gelen öğrencilerin %
95.49’unun daha önce herhangi bir yaygın din eğitimi kurumuna gittiği
anlaşılmaktadır.
Yaygın din eğitimi ve
öğretimi kurumlarında da öğrencileri motive edip daha iyi performans
gösterebilmeleri için mükafatlar verilmektedir. Bu mükafatların yapılan
anketler sonucunda daha çok manevi mükafatlar olduğu anlaşılmıştır. Güzel sözle
övmek takdir ve tebrik etmek gibi.
Mükafatın yanında bu eğitim
kurumlarında öğrencilere bazı alışkanlıklar kazandırmak ve disiplini sağlamak
için birtakım cezaların verildiği bilinmektedir. En çok başvurulan cezalandırma
biçimi tekit ve uyarıdır.
3-Örgün din eğitimi ve
öğretiminde mükafat ve ceza:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın
gözetim ve denetimindeki İmam Hatip Liselerinde görülmektedir. Bu bölümde İmam
Hatip Liselerinde gerçekleştirilen din eğitimi ve öğretimi esnasında gerek
başarıyı artırmak ve teşvik etmek gerekse olumlu davranışları pekiştirmek
amacıyla verilen mükafatlar. Örgün din eğitiminde mükafatı iki kategoride
değerlendirmemiz gerekmektedir:
1-Öğrencilere göre:
Yukarıda isimlerine
zikrettiğimiz dört İmam Hatip Lisesinde öğrencilerine uygulanan anket sonucunda
öğrenciler dini-mesleki derslerde verilen mükafatları oran, sıklık, tür ve
etkileri bakımından değişik şekillerde değerlendirmişlerdir.
1-Mükafat alma oranı ve
sıklığı
% 40.3’ü zaman zaman
mükafatlandırıldıklarını söylemişlerdir.
2-Alınan mükafat türleri:
Sorulan sorulara öğrenciler
verdikleri cevaplarla en çok kullanılan mükafat türünün güzel sözle övgü,
takdir ve tebrik olarak belirtmişlerdir. Maddi ödüller ise oldukça sınırlı
kalmıştır.
3-Mükafatların öğrenci
üzerindeki etkileri:
Sorulan sorulara
öğrencilerin % 65’i olumlu etkisi oldu cevabını vermişlerdir. % 2.41’i ise
olumsuz etkisi oldu verilen mükafatlar beni şımarttı ve derslerimi gevşettim
cevabını vermiştir.
2-Öğretmenlere göre:
1-Mükafat verme oranı 2-Verilen mükafat türleri
3-Verilen mükafatların
öğrenci üzerindeki tesirleri: ‘Verilen mükafat, öğrenciyi hangi yönde
etkiliyor?’ sorusuna öğretmenler şu cevabı vermişlerdir:
a-Genellikle olumlu yönde
etkiliyor. Derslere ilgisinin ve başarısının artmasına sebep oluyor (% 90)
b-Bu mükafatlar öğrenciyi
olumsuz yönde etkiliyor. Şımarmalarına ve derslerde gevşeklik göstermelerine
sebep oluyor.
4-Mükafatların öğrenciye
veriliş biçimi
5-Öğrencilik yıllarında
alınan mükafatların öğretmenliğe etkisi: Öğretmenler, sorulara ‘Öğrencilik
yıllarında aldığım mükafatlar beni etkilediği için ben de öğrencilerimi
mükafatlandırıyorum’ diye cevap vermişlerdir.
Örgün
Din Eğitimi Ve Öğretiminde Ceza:
Bu eğitim kurumlarında
teşvik edip başarıyı artırmak için nasıl mükafat veriliyor ise, olumsuz
davranışlara engel olmak ve disiplini sağlamak için de cezaya baş
vurulmaktadır. Ceza da mükafat gibi öğrencilerin ve öğretmenlerin görüşlerine
başvurularak ortaya konulacaktır.
Bu bölümde de ceza verilme
alanları istatistiki olarak ortaya konmaktadır. Verilen ceza türleri cezaların
öğrenci görüşlerine yer verilmiştir.
Bu araştırmanın bir sonucu
olarak yaygın ve örgün din eğitimi kurumlarında ideal bir din eğitimi için
gerekli olan şu maddeleri sıralamamız mümkündür.
1-Öğretmen ve öğreticide
sağlam bir kişilik ve karakter
a-Öğrencilere iyi örnek
olmak
b-Öğrencilerle diyalog
kurmak
c-Sevgi şefkat ve merhametle
davranmak
d-Tutarlı bir disiplin
anlayışına sahip olmak
e-Notu bir koz olarak
kullanmamak
f-Meslek şuuruna sahip olmak
ve bunu öğrencilere de kazandırmak
2-Öğretmen ve öğreticide
mesleki ve pedagojik formasyon yönüyle yeterlilik.
a-Öğretmen ve öğretici
branşında iyi yetişmiş olmalıdır.
b-Öğrenci psikolojisine
vakıf olmalıdır.
c-Disiplin sağlama konusunda
çeşitli metodlar denenmelidir.
3-Fiziki kapasite yönüyle
yeterlilik
4-Sosyal kültürel
faaliyetlerde yeterlilik
5-İdare, öğretmen, veli
işbirliğinde yeterlilik
6-Disiplin kurulunun
işleyişinde yeterlilik.
Şer’i aktivite, aynı zaman
kesitinde, her alanda aynı yükselişi sağlayamaz. Öyleyse, bazı
alanlarda diğerlerinden üstün olan medeniyetlerden bahsedilebilir.
Modern
Dünya ve Yokluk Duygusu
'Korku, endişe, tedirginlik'
manalarını içeren 'angoisse' sözcüğü, özellikle varoluşun mebde
ve meadında bir anlama ulaşamama kainatta boşluk ve yokluk tarafından
kuşatılma, müteal bir nizama götürücü makul bir sisteme, Cosmos'a
çıkamama; neticede de insanın yoklukla kuşatıldığı hissi ve bundan
duyulan ürperti, bir tür fizik ötesi oluşla ilgili bir bunalımdır.
Hatta nereden gelip nereye gittiği belli olmayan bir gemi enkazındaki
insanın, hiçlik duygusuyla karşılaşması devrimizin alın yazısıdır,
kaderidir.
Kur'an'ın
Zamana Bakış Açısı
Kur'an nizamında ise, zaman,
kendisine takılıp kalınacak bir sürekliliğe sahip değildir. Yani
o, nihai durak ve sınır olamaz. Yaratılış sahasındaki yeri, yaratılmış
olmaktır. Gerçi insanın yaratılışından önce, 'dehr'den bir zaman diliminin
kendisine sebket ettiği, aynı adı taşıyın süremin ilk ayetinde mealen:
"Gerçekten insan üzerine 'dehr'den bir zaman geçti ki, o vakit insan
anılır, (insanlıkla tanınır) bir şey değildir. "Dehr" mebde
ile kıyamet arasındaki müddet için kullanılan bir deyimdir.
Zaman-Hayat
ilişkisi:
Hayatla beraber düşünüldüğünde
zaman yenilmeyi mümkün kılan, davranışa müsaade eden, soru sormayı,
tecrübe etmeye imkan verendir. Eylem, zaman içinde yaşayabilecek;
yine zaman içindedir ki, kuvvetlerimin sunabileceğim, kendimi
hür bulacağım ve hürriyetimden kendimi sorumlu tutacağım. Zaman
insanın tüm imkanlarının şartı olduğundan, insan için zamandışılık
sözkonusu olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder